Melez Kampı Rpg
Alexandra D'Amore 5v59vo
Melez Kampı Rpg
Alexandra D'Amore 5v59vo
Melez Kampı Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Percy Jackson & Olimposlular En İyi RPG Forum Sitesi
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Yönetim

H
elena

Claire Masen

Nathaniel Larter

Fedoroa Fontana

Kulübe Puanları

Zeus Kulübesi

- 000 -

Poseidon Kulübesi
- 000 -

Hades Kulübesi
- 000 -

Afrodit Kulübesi
- 000 -

Apollon Kulübesi
- 000 -

Ares Kulübesi
- 000 -

Artemis Kulübesi
- 000 -

Athena Kulübesi
- 000 -

Demeter Kulübesi
- 000 -

Dionysos Kulübesi
- 000 -

Hephaistos Kulübesi
- 000 -

Hermes Kulübesi
- 000 -

Yarışmalar

Araba Yarışı

- kazanan melezler -

Bayrak Kapmaca
- kazanan kulübeler -


Temizlik Denetlemesi
- kazanan kulübe -


Başarılar

Dönemin En İyi Görevi
- isim -

En İyi Kahramanlar
- isim -
- isim -
- isim -

Boncuk Sıralaması
- birinci melez -
- ikinci melez -
- üçüncü melez -



 

 Alexandra D'Amore

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Alexandra D'Amore
İnsan
İnsan



Rp Yaşı : 14

Alexandra D'Amore Empty
MesajKonu: Alexandra D'Amore   Alexandra D'Amore Icon_minitime1Çarş. Tem. 13, 2011 9:06 am

*RP başka bir kurgunun (Harry Potter) rpsi olup, erkek bir karakterin ağzından yazılmıştır. Yazı tamamen benimdir. Mitoloji tarzı RP'lere pek alışamadığımdan bu RPyi yolladım. Umarım sorun olmaz. Zaten, konuda pek fazla kurguya değinilmemiş. Eğer bir sakınca görürseniz, yeni bir RP yollayabilirim.

''Ölü ya da diri. Beni yakalayamazsın!''
Justin yine yapacağını yapmıştı. Ablasının şeftali aromalı saç şampuanına, mor boya katmıştı. Şimdi ise sonuçlarına katlanmak zorundaydı. Olağan gücüyle koşuyor, ablasından kaçmaya çalışıyordu. Koşarken de ona laf atmayı unutmuyordu ''Veee, Justin bir-sıfır önde!'' Uzun koridoru geçerken, kafasını arkaya çevirerek ablasına dil çıkardı. Koridor, Justin için bitmek bilmiyordu. Sessizce bir küfür savurdu ve aniden karşısındaki kapıya çarptı. Çarpmasının şiddetiyle yere düştü. Aynı şekilde babasının fotoğrafıda yerdeydi.

Çarptığı kapı, babasının çalışma odasının kapısıydı. Annesi, babası vefat edince fotoğrafını bu odanın kapısına asmıştı. Justin sessizce yerinden doğruldu. Babasının fotoğrafına bakmadan, sürtünmeden dolayı kanayan dirseğini elinin tersiyle sildi. Hiçbir şey olmamış gibi arkasını döndü. Ablası, ağlıyordu. Justin şaşırmıştı, onu ne kadar kızdırsada hiçbir zaman ağladığını görmemişti. Ablasının gözlerinden, yaşlar bir bir sözülürken Justin de kalbinin burkulduğunu hissetti. İçine bir ağırlık çökmüştü. Hiç ses çıkarmadan, ablasının yaşlı gözlerine baktı. Bu çok bebekçe bir davranıştı Justin'e göre. ''Bu sadece bir resim.'' diyerekten iç geçirdi. Ablası çok duygusal bir insandı. Ne zaman babası hakkında bir şey konuşulsa, hemen gözleri kızarıyor, ağlamaya başlıyordu. Belki de sadece Justin umursamaz davranıyordu. Ablası Alexis ise konuşmaya bile cesaret edemiyordu. Ağzından sadece bu kelimeler döküldü ''Kaldır o fotoğrafı yerden.'' Justin sıkkın bir ifadeyle, esmer ablasına cevap verdi ''Uğraşacak vaktim yok.'' Bunu dedikten sonra odasına doğru yürümeye başladı. Ablasından, tam da beklediği gibi bir cevap alamadı. Alexis sesini yükselterek Justin'in arkasından bağırdı ''O fotoğrafı hemen kaldır!'' Justin, odasının ahşap kapısının önünde Alexis'e döndü ve gözlerini kısarak ''Banane.'' dedi. Pekte umursamıyordu aslında. Babasının ölümü, sır perdeleriyle kapatılmıştı sanki. Doğrusu, babasının, babası olacak güçlü adamın küçük bir trafik kazasında öldüğüne inanmıyordu. Alexis sinirden kızarmaya, köpürmeye başlamıştı. Annesi evde olsaydı, bu durum hemen son bulabilirdi. Ama birileri bu evi geçindirmek için çalışmak zorundaydı. Justin gerçektende zor durumda kalmıştı. Umursamaz davranışları, onu bu evde yüceltiyordu sanki. Ya da Justin öyle sanıyordu. Hiçbir zaman, babasının ölümünü konuşmak istememişti. Ara sıra babasını unutmuş gibi davranıyordu. Bu onun için çok zordu, ama çabalıyordu. Bir insan babasına karşı nasıl kin tutabilirdi ki? Justin de tutamazdı, ama tutuyormuş gibi görünüyordu, görünmeye çalışıyordu. Alexis karşılıksız kalmadı, kalamazdıda. Babasını çok seviyordu, ve ona karşı yapılan her harekete tepki veriyordu. Alexis kardeşine doğru bir adım attı. Kahverengi gözleri, kardeşini süzüyordu şimdi. En kısık ses tonuyla, bağırmaya çalıştı Justin'e ''Sen... Hiç sevmiyorsun onu değil mi? O yüzden böylesin. O yüzden, ne zaman babamdan bahsedilse sıkıldım diyorsun. Sen... Sana inanamıyorum! Şimdi gidip o fotoğrafı alıyorsun hemen!'' Alexis bu kelimeleri vurgulaya vurgulaya söylemişti ve her kelimeden sonra Justin, biraz daha küçülüyordu. Evet, küçülüyordu çünkü utanıyordu.

Nasıl ablasına, havalı görünmek için umursamaz davrandığını söyleyebilirdi ki? Nasıl? Kafası allak bullak olmuştu. Ne yapmalıydı? Ne söylemeliydi. Hiç cevap vermeden başını tuttu. Babasını hatırlamaya çalışıyordu. Başarmıştı. Onu hatırlamayı ilk defa başarmıştı. O, bir çift kahverengi gözü. Melodi gibi bir ses. Hatırlayabildikleri sadece bundan ibaretti. Ha, birde o garip, siyah cüppeler. Neydi ki onlar? Justin, zihnini daha fazla bulandırmamaya çalıştı. Düşünceler aklında kayıp gidiyordu. Yavaş yavaş, o gözler kayboluyordu. Kapıya yaslandı. Kaya kaya yere oturdu ve ablasına karşılık verdi ''Sevmiyor muyum? İnan bana, onu sevmemek, bu dünyada yapabileceğim en zor şey.'' Alexis fazla zaman geçmeden yanıtladı ''O zaman, olduğun gibi davran. Senin gibi biri daha görmedim ben. Gerçektende umursamıyorsun onu. Bana yalan söylemeyide bırak!'' Alexis, Justin'e fazla sert çıkışmıştı. Justin'in gözünden bir damla yaş süzüldü ve çenesinden kayıp gitti. Odasının kapısını hafifçe araladı ve içeri girdi. Girer girmez, kapısını kilitledi ve gıcırtılı yatağına oturdu. Ablasının, ağladığını görmesini istemiyordu. Olanlar yetmemiş gibi birde okulda bunu yüzüne vurabilirdi. Yavaşça yatağına uzandı ve gözlerini boyası dökülmüş olan tavana dikti. Düşünüyordu. Nerede yanlış yaptığını. Uzunca bir sessizliğin arasından karar verdi; En doğrusu buydu. Hayatında ilk defa ağlamıştı Justin. Herkes onu taş kalpli olarak görürdü, fakat Justin Dünya'da ki en yumuşak kalbe sahip çocuk bile olabilirdi. Bunları sırf annesi için yapmıştı. Babasından bahsedip, onu üzmek istemezdi. Başına ağır bir ağrı girdi. Bu ağrı için yapılabilecek en iyi şey uyumaktı. Justin de bunu yaptı zaten.

Çok fazlada uyuyamamıştı. Ablasının arkadaşları gelmişti ve her zaman ki gibi son ses müzik dinliyorlardı. Bundan hoşlanmıştı. Nede olsa tüm kızlardan hoşlanırdı. Justin odadan, saçları dağınık bir şekilde çıktı ve ablasının odasının kapısına geldi. Kapıya vurarak ''Oda servisi.'' dedi. İçerden Alexis'in sesi duyuldu ''Git burdan bücür!'' Justin kaşlarını çattı. Bir planı vardı. Oldukça tatlı bir sesle ''Abla, beni Chip olarak gör. Okulunuzda ki en yakışıklı çocuk. Sen demiştin ya. Ben o olsaydım, beni içeri almaz mıydın yani?'' Dedi ve sinsice gülümsedi. Alexis'in, arkadaşlarının karşısında kıpkırmızı olduğuna yemin edebilirdi. Alexis'in bahane arayan yardım çığlıklarını duyabiliyordu sanki. Sevimli bir kahkaha attıktan sonra babasının çalışma odasına gitti.

Kapı büyük bir gıcırtıyla açıldıktan sonra, içeri daldı. Burayı seviyordu. Her gün gizlice buraya girip, babasının kitaplarını okurdu. Odanın eski ahşap kokusunu ciğerlerinden içeri çekti. Yıpranmış, deri koltuğa oturdu ve eline tozlu bir kitap geçirdi. Her sayfa çevirişinde, oda biraz daha canlanıyordu sanki. Odaya bir sessizlik hakimdi ve bu hiç bozulmayacaktı. Justin, kelimelerin ve satırların içinde kaybolurken, kapının çaldığını duydu. Annesi gelmişti. Odadan sessizce sıvıştı ve alt kata, annesini karşılamaya gitti. Annesi hüzünlü görünüyordu. Justin annesine yanaştı ve elindeki çantayı aldı. Bir kaşını kaldırarak, ciddi bir ses tonuyla sordu ''Ne oldu anne?'' Annesi ona cevap vermedi, direk odasına çıktı. Justin elindeki çantayı bir yere fırlattı. Biraz hava almak için dışarı çıktı. Mermer merdivenlere oturdu ve düşünmeye başladı. Hep böyle mi olacaktı? Babaları gittikten sonra, hayat düzenleri bozulmuştu. Hergünleri böyle geçiyordu ve Justin bu durumdan hoşnut değildi. Çok genç olmasına rağmen, hayattan iyice sıkılmıştı. Ne zaman umut parçaları yerine oturacaktı? Ne zaman aptal hayatlarından kurtulacaklardı?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Claire Masen
Admin | Poseidon Çocuğu & Kulübe Lideri
Admin | Poseidon Çocuğu & Kulübe Lideri
Claire Masen


Rp Yaşı : 17

Alexandra D'Amore Empty
MesajKonu: Geri: Alexandra D'Amore   Alexandra D'Amore Icon_minitime1Paz Tem. 17, 2011 12:09 pm

Rp Puanı; 98. Tebrikler!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Alexandra D'Amore
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Melez Kampı Rpg :: Forum :: Rp Puan Belirleme Sistemi-
Buraya geçin: