''Bir sandalyeye oturmuş ve gözlerini kapatmıştı. Ellerini önünde birleştirmiş ve o irem alanında duruyordu. Ayağı kalktı ve gözlerini açtı. Pembe bir alandaydı. Ellerini çiçeklere sürterek dolaşmaya başladı. Sonradan hızlandıkça hızlandı. İleride önüne insanlar çıktı ama hiç kimseyi önemsemeden ilerlemeye devam etti. Belli bir yerden sonra önüne bir kapı çıktı. Gülümseyerek elini kapıya uzattı. ‘’Gel,hadi gel…’’sesler duymaya başladı.Sonra hırsı çıktı karşısına içten içe dışarıyı merak etmeye başladı. Kaşlarını çattı ve yumruğunu sıktı. Geriye doğru koşmaya başladı…
Bir anda başını yastıktan kaldırdı.Hemen üstünü giyinmeye çalıştı. Aklı hala rüyasındaydı. Kendini hiç bu kadar hırslı görmemişti. Okula gitmek için dışarı çıkmıştı ama ayakları onu başka bir yere götürüyordu. Okul kapısında biri vardı. Düz, koyu kahverengi saçlara,kahverengi gözlere sahip uzun bir kız.
‘’Hey, Adrienne! Nerede kaldın,seni çok merak ettim’’ dedi. Adrienne kaşlarını aynı rüyasıdaki gibi çatarak ‘’ siz gidin ben gelirim’’ dedi. Kız çok güzeldi. Dalgalı, uzun, sarı saçları kaburga kemiklerine kadar uzanıyordu.
Bir gün boyunca yürüdü ama sonunda istediğini aldı. Gittiği yere daha önce gitmemiş olabilir ama orayı iyi biliyor gibiydi. Büyük bir çalılıktan girdi ve karşısına rüyasındaki kapı çıktı. Tek farkı daha büyük ve güzel olmasıydı. Aynı rüyasındaki gibi elini uzattı ve kapıdan geçti… ''
Kendimi bir anda Melez kampı'na girdiğim anda bulmuştum. Giriş kapısına yaslanmıştım. Manevi kardeşim ile tanıştığım ana da geri dönmüştüm. Fakat ben değişmiştim. Saç rengim kahverengiye dönmüştü. Böyle daha güzeldi ama... Ama arkadaşlarımı özlüyordum. Özlem içerisinde geri göndüm.