Ares, zavallı Ares... Gerçekten çok kötü durumdaydı. Neden bilmiyordum ama bir an kendimi kötü hissettim. Halbuki Hades'in kızı olarak böyle olmamam gerekiyordu. Ama yine de birisini o kadar üzgün görmek beni rahatsız etti.
"Kayıp alan şuralarda bir yerde olmalı" dedim. Lucy iç çekti. Tam bir saattir dolaşıyorduk ve kayıp alandan hiçbir iz yoktu.
"Bu kayıp alanı bildiğini sanıyordum" dedi.
"Evet, biliyorum ama orayı tekrar bulmam zaman alıyor işte. Bekle, babam belki yardım edebilir" dedim ve babamla bağlantı kurmaya çalıştım.
"Baba! Yardım et! Kayıp alanı tekrar bulmamızı sağla" dedim. Tekrar yanıta gerek kalmadan babam yanımızda belirdi. Bir anda nasıl öyle üzgün görünebileceğini anlayamamıştım. Daha bir saat önce mutlu bir adamken şu anda nasıl bu kadar üzgün olabilirdi?
"Baba, sen iyi misin?" diye sordum.
"Hayır, hiç iyi değilim. Sebebini de söyleyeyim: seninle konuşmak için kayıp alan hikayesini ben uydurmuştum Stella, öyle bir yer yok. Yani Afrodit'i kayıp alana götüremediler" dedi. İşte bunu hiç beklemiyordum. Peki o halde ne olacaktı?
"Peki furialar nereye götürdü onu?"
"Yeraltı dünyasına. Afrodit şu anda onu benim kaçırdığımı sanıyor. Onu kurtarmanız durumunda... Yani artık siz bir plan yapın ve hem benim hemde kendi paçanızı kurtarın. Sanırım sadece 1 saatiniz var"
Ölmek istiyordum! Neden şu kehanet şimdi gerçekleşmiyordu ki??