Sırt çantam yatağımın üstünde duruyordu. Hemen içini açtım. İçinde sadece Medusa'nın kafası vardı. Buda acil durumlar içindi. O iğrenç şeyi ne kadar sırtımda taşımamak istesimde taşıyordum işte. Ne bileyim karşıma bir canavar çıkarsa halletmem kolay olur diye.
Sırt çantamı kaptığım gibi kulübemden çıktım. Doğruca ahırlara yöneldim. Oradan Lightning'i de alıp New York'a gidecektim. Kampta çok sıkılmıştım. Tabii biri beni görecek olursa sonum kötü olurdu.
Ahırlara girip Lightning'e doğru yöneldim.
'Nasılsın koca oğlan ?' dedim ona. Tabii bana ne dediğini duyamıyordum. Onu ahırdan çıkarttım. Sırtına atlayıp :
'New York'a gidiyoruz.' dedim. Oda hiç itraz etmeden havalandı.
Teyzemlerin evlerine geldiğimizde onun sırtından atladım. Biraz dolaşmasını söyleyip kapıya yöneldim. Bu arada Lightning'de hala kalkmamıştı. Nasıl olsa onu göremeyecekler diye kapıyı çaldım. Kapıyı kuzenim Rob açtı.
'Hoşgeldin !' dedi sevinçle. 'Hey ! Şuradaki de ne öyle?'
Lightning'i işaret ederek konuşmuştu. Bir an şaşırıp kaldım. Sisin ardını görüyor olamazdı değil mi ?
'Nerede ki ne?'
'Şuraya baksana !' dedi Lightning'i işaret ederek. 'Bak orada bir at var. Hemde kanatlı bir at !!!!'
'Sen onu nasıl görebiliyorsun ?'
'Görmemem mi gerekiyordu ?'
'Evet.'
'Neden ?'
'Uzun hikaye.'
'Anlat.'
'Çok uzun ama.'
'Olsun anlat.'
'Burda mı?'
'Ah pardon içeri gir.' dedi ve içeri girdim. Hemen mutfağa geçtim.
'Yine mi sen çocuk ?' Konuşan eniştemdi.
Eniştem az şişman kısa boylu sarı saçlı sürekli sinirli bir adamdı. Benden nefret derdi. Anneme kötü söz söylediğinde sinirlenip ona dokunurdum ve ona şimşek çarpardı. Tabii o zamanlar bunu nasıl açıklayacağımı bilemiyordum.
'Leo !!! Hoşgeldin canım.' diyerek yanıma geldi teyzem.
Teyzem zayıf kısa boylu siyah saçlar olan ipik bir ev hanımıydı. Beni çok severdi. Beni kendi çocuğuymuşum gibi büyüttüğünden ben de onu çok severdim. Teyzem aynı zamanda ok duygusaldı. Ne zaman söz anneme gelse gözyaşlarına hakim olamazdı. 'Ah benim talihsiz kardeşim !' deyip dururdu.
'Hoşbulduk teyze.' dedim ona ve Rob beni çekiştirmeye başladı.
'Biz Leo'yla biraz konuşacağız anne.' dedi Rob ve beni odasına doğru çekiştirmeye başladı. Üst kaa çıkıp odasına girdik. Daha doğrusu burası eskiden benimde odamdı. Odada hala benden duran posterler vardı. Yatağımla Rob'un yatağı birleştirilip tek yatak yapılmştı.
'Anlat bakalım.' dedi Rob. Bende hemen konuya girmeyi seçtim.
'Az önce gördüğün bir pegasustu.'
'Şu efsanelerdeki mi?'
'Onlar efsane değil. Benim babamda bir Yunan Tanrısı. Onlar gerçek.'
Bana deliymişim gibi baktı.
'Daha iyi bir açıklaman yok mu?
'Hayır.' dedim. 'Senin sorularında bittiyse ben gidiyorum.'
'Peki. Daha sonra görüşürüz.'
'Görüşürüz.' dedim ve odadan çıkıp mutfağa yöneldim. Gideceğimi söyleyince teyzem bozuldu eniştem çok sevindi. Evden çıkıp bahçeye yöneldim. Lightning'i bulup onun sırtına atladım.
'Kampa geri dönüyorzu koca oğlan' dedim ve kampa doğru uçmaya başladık.