Ormanları asla sevmemiştim ve sevmeyecektim! Nefret
ediyordum onlardan, çiçek-böcek neydi onlar öyle? Hoşlanmıyordum işte.
Tabi bu onların tanrıçasının oğlundan hoşlanmama etken değildi. Her
neyse, ben asla açık alanlarda uzun süre kalamam. Nefret ederim,
klastrofobi midir nedir, onun tersi vardır işte bende. Yeraltını
sevmememin bir nedeni de bu sanırım. Gerçi hiç gitmemiştim ama neyse...
Kulübeme
yerleştikten sonra Claire, biraz yürüyeceğini söyleyince ben de yalnız
kalmıştım ve bundan hoşlanmamıştım. Gerçekten sıkılıyordum. Buna son
vermek için onu takip etmeye karar verdim. Böylece hem eğlenebilirdim,
hem de Claire'i korkutarak büyük bir haz yaşayabilirdim. Claire biraz
ilerledikten sonra onun arkasından yürümeye başladım.
Claire,
bile bile mi gelmişti neydi, ormana giriverdi. Bu sırada ben yavaş
yavaş ilerliyordum. Bir süre sonra artık korkutmanın vakti olduğunu
sanmıştım. Bağırdım. "Böö!" Ama
ses gelmedi. Tekrar bağırdım, bu sefer de çıt çıkmayınca saklandığım
yerden çıktım. Ama Claire ortalıkta yoktu! Bağırmaya ve aranmaya
başladım. "Claire, Claire!" Bulamıyordum
bir türlü. Bir süre sonra oturmaya karar verdim ve etrafıma bakındım.
Nerede olduğumu bilmiyordum. Aşırı sinirlenmiştim, ağaçları tekmelerken
bir peri çıktı. "Aaa minik peri!" Peri geri gitti. "Peri değil melez! Nemf, nemf! Ya da nimfe!" Nemfe baktım ve kıkırdamaya başladım ama sonra şu anda bulunduğum konumu düşünerek nemfe baktım. "Beni kampa götürebilir misin?" Nemf
beni peşine taktı ve beraber ilermeleye başladık. Kampa gelince ona
teşekkür ederek kulübeme gittim. Yapacağım ilk iş Claire'ı dövmek
olacaktı.