Jake Parker

İnsan Rp Yaşı : 15

Hey Jake , baksana bir.

Bu sesi duyduğumda hızla arkama döndüm. Dört duvar içinde küçük bir sınıftaydık. Sınıf on dört kişiydi. Duvarlar krem rengindeydi ve sıraların üstündeki minderlerin üstlerinde delikler vardı. Arkadaşım Mike elinde bir bardak su ve iki parça mum ile gelmişti. Elindekiler ile ne yapacağını bilmiyordum ama onun çılgın fikirlerinden biri olabilirdi. Sıranın yan koltuğuna geçtim ve oturmasına izin verdim. Bana elindeki su dolu bardaktaki suyu kontrol edebileceğimizi veya mumun üstünde yanan ateşi büyütüp kontrolünü sağlayabileceğimizi söyledi. İnanmak istemedim ama böyle şeyler ilgimi çekmiyor değildi. Mike elindeki kırmızı renkdeki çakmağı yaktı ve kıpkırmızı olan ateşi mumun üstüne getirdi. Mum yandı ve ateş küçük bir ısı yayarak etrafa sallanmaya başladı. Mike su dolu bardağı önüme koydu ve hadi şunu oynatmayı dene dedi. Ne yapacağımı bilmiyordum ama ellerimi bardağın yanına getirdiğimde beynim titremeye başladı ve sanki biri kafama mesajlar yağdırıyor gibi hissettim. Kafamdaki seslere konsantre olmaya çalıştım ve gelen mesajı dinlemeye koyuldum.

Suyu vücudunun bir uzvu olarak düşün. Sanki bedeninle birleştiğini ve enerjinle beraber kalktığını düşün. İyice konsantre ol Jake.

Verilen talimatları anlayabilmiştim. Ellerimi sakince bıraktım ve vücudumdan bir parça auranın fırlayıp su ile birleştiğini hayal ettim. Suyun yükseldiğini ve ateşin üstüne geldiğini düşünüyordum. Gözlerimi kapattığım için ne olduğunun farkında değildim ama olduğuna inanıyordum. Sonra suyun alevin üstüne düştüğünü düşündüm ve alevin dumanlar çıkararak söndüğünü hayal ettim. Gözlerimi açtığımda Mike'ın şaşkın bakışlarını gördüm. Ardından muma baktım ve alev sönmüş mumun yanından sular akıyordu. Mike şaşırmıştı ve konuşamıyordu bende etrafıma bakındım. Camın önünde oturduğum için dışarısını iyice görebiliyordum. Arkama baktığımda mermerin üstünde kırmızı gözlü kapkara bir karga gördüm. Normal bir kuş değil gibiydi ve Mike'a seslendim. Mike arkasını döndüğünde kuşa iyice baktı ve sonra tedirgin bir biçimde ayağa fırladı. Bana dönüp umarım yaptıklarını görmemiştir dedi ve sınıfın kapısına beni de ayağa kaldırarak koştu. Peşine takılıp merdivenleri inerken ona neden gittiğimiz hakkında sorular soruyordum ama hep beni tersliyordu. Hızla binayı terk ettik ve koşmaya başladık. Neden kaçtığımızı bilmesemde Mike'ı hiç bu kadar tedirgin görmemiştim. Koşarken sanki seke seke koşuyor gibi görünüyordu. Arada bir koltuk değnekleri kullanırdı ama yine de yürüyebildiğini herkes biliyordu. Koşmaya devam ettik ve bir garaja vardık. Garaja neden geldiğimizi sorduğum zaman bana cevap vermedi ve hızla bir dolabın kapısını açarak içinden anahtar çıkardı. Arabalardan siyah yarış çizgileri olan 2006 model sarı bir Camaro'ya atladı ve benide yan koltuğa tıktı. Hızla arabanın anahtarlarını çevirdi ve ne yaptığını soramadan arabayı çalıştırdı. Arabayı o kadar hızlı sürüyordu ki kafam koltuğun arkasına gidiyordu. Hatta onun ehliyeti olup olmadığını da bilmiyordum. Soru sormak istedim ama kafam koltuğun arkasına yapışmış gibiydi ve oynatmakta güçlük çekiyordum.

Yaklaşık bir saat araba ile gittikten sonra Mike arabayı yavaşlatmaya başladı. Kafamı biraz salladım ve kendime geldim. Ona neden burada olduğumuzu ve ne olduğunu sorsam da o sadece seni güvenli bir yere götürmeliyiz dedi. Bende fazla kurcalamak istemiyordum çünkü macerayı seven biriyimdir ve her türlü maceraya balık gibi atlarım. Araba ile çiftlik bölgelerinden geçmeye başladık. Beyaz çitlerin ardında koyun ve inekler otlanıyor çobanlar kavalları ile melodiler öttürüyorlardı. Melodiler arabanın ta içine kadar geldi ve Mike kafasını sallamaya başladı. Ne yaptığını sormak istedim ama çok komik görünüyordu. Bende başımı dışarı uzattım ve yandaki koyunlara baktım. Genelde beyaz olan koyunların içinde burnundan dumanlar çıkaran bir şey gördüm. Dumanlar o kadar kuvvetliydi ki ne yapacağımı şaşırdım ve korkarak Mike'a arkada bir şeyin olduğunu söyledim. Dikiz aynasına dikkatlice baktı ve arkamızdan gelen dev bir canavar olduğunu gördü. Bende aynadan ona baktım ve belden yukarısı öküze benzeyen lanet olası bir canavar gördüm. Dikkatli bakınca bir minotour olduğunu anladım. Elindeki parlak metalik rengindeki baltası ile peşimizden koşturuyordu. Mike fark ettiği anda gazı kökledi ve boş yoldan hızla akmaya başladık. Birkaç dakika sonra Mike değişik bir kayış yöntemi ile arabayı park etti ve beni ağaçların arasından bir yere getirdi. İki tane tahta parçasının arasına bir tanesi daha iliştirilmiş ve üstünde Melez Kampı yazıyordu. Mike beni içerisine çağırdı ve sorgulamadan içeriye girdim. Minotourun bizi izlememiş olduğunu umdum ve devam ettim...

Konu: Geri: Jake Parker C.tesi Nis. 23, 2011 12:11 am

Olaylar çok hızlı ilerlemiş ve özgün bir kurgu olmamış açıkçası. Betimlemelere daha fazla yer vermelisiniz. Renklendirme konusunda söylenecek bir şey yok çünkü gerekli konuşmaları renklendirmemeişsiniz, bunu dışında kullanıdığınız mavi çok göz alıcı. Paragraf ve sayfa düzeni ise güzel değil.

RP puanınız elli yedi.