Rp Yeri: New York - Evim
Görev: 7 (Melez Kampı'ndan kaçarak, New York'a (evinize) gideceksiniz.)
Katılacaklar: Lucy (ve babası)
Ormanda düşündüklerimin üzerine, kamptan kaçıp babamı ziyarete gitmeye karar vermiştim. Buraya geleli bir haftadan fazla oluyordu ve babam büyük ihtimalle benim için yapacağı cenaze töreninin hazırlıklarıyla ilgileniyordu. Tamam, dünyanın en iyi ebeveynine sahip değildim ama yine de... ona hala hayatta olduğumu söyleme ihtiyacı hissediyordum.
Her zaman olduğu gibi kamptan kaçmama yardım edecek suç ortağımın yanına gittim: pegasusum Sherry. Kısaca halini hatrını sorup biraz küp şeker yedirdikten sonra onu ahırdan çıkardım ve sırtına bindim. Birlikte New York'a doğru yol almaya başladık. Buna bayılıyordum! Bir pegasusun sırtında New York'un üzerinde uçmak muhteşemdi! Ama yolculuk her zamanki gibi çok kısa geldi, işte babamın evinin olduğu sokağa yaklaşıyorduk.
Sherry'den beni bir binanın tepesine bırakıp kampa geri dönmesini ve ıslık çaldığımda beni almak için geri gelmesini istedim. Zevkle kişnedi ve havalanarak oradan uzaklaştı. Uçmayı sadece ben sevmiyordum. Binadan çıktım ve babamın evine doğru gitmeye başladım. Saat biraz geç olmuştu ama gündüz vakti çalıştığı üniversiteyi basmaktansa, gece uykusunu bölmem bana daha mantıklı gelmişt.
Eve vardım ve uzun süren bir tereddütün ardından zili çalmayı başardım. 2 dakikaya yakın bir bekleyişten sonra kapı açıldı, karşımda babamı görünce içimi tuhaf duygular kapladı. Onu en son 6 ay kadar önce görmüştüm... Bir süre birbirimizin şekilden şekle giren suratlarını izledik, ardından konuşmaya başladım.
"Merhaba baba. Bu saatte rahatsız ettiğim için üzgünüm, sadece... yaşadığımı bilmeni istedim."
Bir an ne yapacağını bilmiyormuş gibi bana baktı, ardından ikimizi de çok şaşırtan bir hareket yaptı: bana sarıldı! Belki de hatırladığım kadarıyla hayatımda ilk kez... Gelmekle doğru olanı yapmış olduğumu anladım, babam beni gerçekten merak etmişti. Demek ki, az da olsa beni seviyordu!
"Ah, Lucy, nerelerdesin sen? Okulundan aradıklarında aklımı kaybediyordum kızım... İçeri gelsene."
Ardından ikimiz birlikte eve girdik ve kapıyı kapattık, oturma odasına doğru yöneldim. Karısı ve oğlu uyuyor olmalıydı, evde yanan başka ışık yoktu.
"Okulda peşime bir canavar takıldı, izimi kaybettirmek için ıssız bir ormana girdim, sonra yolumu kaybettim orası ayrı... Herneyse, canavar izimi buldu ama onunla savaştım ve onu öldürdüm. Sonra senin yanına gidecektim ama peşimdeki tek canavarın o olmadığını anladım. Neyse, detay vermeye gerek yok... İki kız gelip beni kurtardı ve melez kampına götürdü. Bir haftadır oradaydım."
"Yani sen... artık gerçekte kim olduğunu biliyorsun."
Bu bir soru değildi. Evet, yıllardır öldüğünü sandığım annemin aslında bir tanrıça olduğunu öğrenmiştim. Ne Türk filmi ama...
Babam başını hafifçe öne eğmiş, bana mahçubiyetle bakıyordu.
"Sorun değil, baba. Bunu benden saklamanın nedenlerini anlayabiliyorum. Sana kızgın değilim."
Evet, artık ona kızgın değildim çünkü mantığımın sesini dinliyordum.
"Annenle tanıştın mı peki?"
Ne mutlu bir tablo... babamla annemin dedikodusunu yapıyorduk!
"Hayır, henüz onu hiç görmedim. Şey, sen... O nasıl biri?"
Merakıma yenik düşmüştüm, bunu sormadan edemedim.
"Annen kesinlikle hayatımda tanıdığım en mükemmel kadındı Lucy. Kendinden emin ve bilge bakışları... onun yörüngesine girmemem imkansızdı. O, çok güzeldir. Biliyor musun? Sen bana hep onu hatırlatıyorsun. Saçların ve gözlerin bana çekmiş ama, yüzün, duruşun, kesinlikle Athena kızı olduğunu ele veriyor."
Babamdan bunları duymak güzeldi, hatta konuşmamız fazlasıyla güzel gidiyordu. Bu anı bozmaya niyetim yoktu, her an karısı veya oğlu uyanıp herşeyi mahvedebilirdi. Görüşmeyi burada sonlandırmaya karar verdim, eğer o da isterse belki sonra tekrar görüşürdük.
"Buraya kamptan kaçarak geldim ve artık geri dönmem gerekiyor baba. Söylediklerin için teşekkür ederim."
"Tamam Lucy, lütfen kendine dikkat et ve... asla Athena kızı olduğunu unutma. Senin en büyük silahın zekan, inan bana."
Babamın sözleri üzerine evden çıktım ve ona el sallayarak Sherry'i beklemeye koyuldum. Islığıma hemen cevap verdi pegasusum. Üzerine atlayıp gecenin karanlığında beni kampa geri götürmesini istedim. Mutluluktan içim içime sığmıyordu. Babamla iyi vakit geçirmiştim. Belki de ilişkimizin düzelmesinin sebebi artık tüm gerçekleri biliyor olmamdı. Belki de... mantıklı bir karar verip onu suçlamamam. Ya da, sadece şans ama sonuç olarak, biraz daha gayret edersek onunla iyi bir baba-kız olabileceğimize dair bir umut, içimde filizlenmeye başladı.