Ormana inmiş güneşin doğuşunu izliyordum. Bu kampın harika olan bir yeri de ormandı. Marphony'nin yani baykuşumun burayı çok sevdiğine eminim. Buraya vardığımda onu ormanı dolaşması için serbest bırakmıştım. Aradan 2 gün geçmişti ama Marphony geri dönmemişti. Başına kötü bir şey gelmiş olmasından korkuyordum. Güneş tamamen doğmuştu. Aklımda bir düşünce daha vardı... Babam! Buraya gelmeme çok yardım etmişti. Yolculukta onunla konuşma fırsatı bulmuştum ama hala onu tanımıyordum. Nasıl biri olduğunu merak ediyordum... Ben böyle düşüncelere dalmışken turuncu bir görüntü belirdi. Bu görüntü giderek bir insan şeklini aldı.
"Baba?"
"Ashley! Seni burada bulacağımı biliyordum! Zamanım çok az. Hemen konuya giriyorum. Baykuşunu bul! Boynunda bir kolye olacak. Onu taktığında benim sesimi duyabileceksin. Aslında kolyesiz de seninle konuşabilirim ama gücümü çok tüketir. Bu yüzden kolyeyi bul ve tak. Ah, bir de o kolyeyi Güneş Hançeri'ne takarsan hançerin gücü ikiye katlanır! Ama bunu sadece çok acil durumlarda yapmalısın."
Daha hoşçakal bile diyemeden görüntü kayboldu. Babamı bir kere daha gördüğüm için mutluydum. Marphony hayatta olduğu için mutluydum. Biri gelir ve bir anda bütün hayatınızı değiştirir ya, işte babam aynen öyle biriydi! Yere bir şeyin düştüğünü gördüm. Marphony! Kanadı çok kötü durumdaydı. Babam tıp tanrısı olduğu için onu iyileştirebilirim diye düşündüm. Marphony'deki kolyeyi alıp boynuma taktım. Takar takmaz içimi ısıtan güneşi hissettim! Bu kolyedeki şey güneşin enerjisiydi. Bunu anlamıştım. Marphony'yi ellerimin arasına alıp babama dua ettim. Marphony'yi sarı bir ışık kapladı. İyileşiyordu. Işık yok olduğunda Marphony daha iyi görünüyordu. Onu kulübeme götürdüm.